Bize Ulaşın

Aşağıdaki formu doldurarak bilgi talep edebilirsiniz.

Periodontoloji

Dişleri ve implantları çevreleyen ve bunları destekleyen yumuşak (dişeti) ve sert (alveolar kemik gibi) dokuların hastalık ve sağlık durumlarını inceleyen bir diş hekimliği branşı olan Periodontoloji, söz konusu dokularda gelişen hastalıkların teşhisi, tedavisi ve tedavi sonrası elde edilen sağlığın korunmasını amaçlar. Periodontoloji kliniklerimiz dişlerin ve implantların çevresinde gelişmiş bu hastalıkların gerek cerrahi olmayan gerekse cerrahi uygulamalar ile tedavisini sağlar, eksilen dişlerin yerine implant operasyonları yaparak ağız ortamına yeniden kazandırılmasına aracı olur.

Detaylı teşhis ve tedavi planlamasından sonra, hastalarımızın genel sağlık durumlarına ve sahip oldukları ağız içi koşullara en uygun bireye özel bütüncül bir tedavi yaklaşımıyla, diş etlerinin renk ve yapısında olan düzensizliklerin ve eksikliklerin giderilmesi, pembe estetiğin sağlanması, diş eti çekilmelerinin tedavisi, farklı yapılarda gelişebilen kemik erimelerinin tedavileri, diş hassasiyeti tedavisi, ağız kokusu tedavisi ve eksik diş bölgelerin de dental implant uygulamaları yapılarak ağız ortamının rehabilitasyonu sağlanır. Deneyimli ve köklü kadrosu ile teknolojinin ve bilimin en üst imkanlarını sağlayan kliniklerimizde ultrasonik aletler, el aletleri, lazerler, ağız kokusu analiz cihazları ve piezo-cerrahi teknolojileri kullanılarak hizmet verilmektedir.

Periodontoloji

Bölüm Hekimlerimiz

Sık Sorulan Sorular

Diş eti hastalıkları nelerdir, belirtileri nasıl anlaşılır?

Diş eti hastalıkları, basit bir dişeti iltihabından (gingivitis) çene kemiklerinin eridiği, dişlerin sallanarak kaybedildiği şiddetli enfeksiyonlara (periodontisis) kadar geniş bir alanı kapsar. Hastalıklarla birlikte diş etleri şişer, kızarır, kanar, çekilir, diş boyları uzar, ağız kokusu meydana gelir, dişler yer değiştirir, araları açılır ve sonunda dişler kaybedilir. Diş eti hastalığının en önemli belirtilerinden biri olan ve hasta tarafından kolaylıkla fark edilebilen diş eti kanaması, diş fırçalarken, sert gıdalar yerken, kimi zaman da kendiliğinden meydana gelir.

Mikrobiyal dental plağın görüntüsü nasıldır?

Mikrobiyal dental plak, diş ile aynı renkte olduğu için gözle tespit edilmesi oldukça güçtür. Plağın yapısı yumuşaktır, diş fırçası ve diş ipi kullanımıyla diş yüzeyinden kolayca uzaklaşabilir. Bu plan temizlenmezse birkaç gün içerisinde kireçleşip sertleşir ve “diş taşı” oluşur. Diş taşının pürüzlü yapısı, plağın daha hızlı ve fazla birikmesine neden olur. Böylece iltihap daha çabuk ilerler.

Diş eti hastalıkları nasıl teşhis edilir?

Bu hastalıklar genellikle kronik seyreden hastalıklardır. Hastalık var olmasına rağmen bir süre hiç fark edilmeyebilir. Diş etleri kanıyorsa ve büyümüşse, diş taşları varsa, kimi zaman diş etleri çekilmiş ve dişler uzamışsa, bazı dişler yer değiştirmiş ve araları açılmışsa, diğer dişler sallanıyorsa, ağızda kötü bir tat ve koku varsa mutlaka bir diş eti hastalıkları uzmanına gidilmelidir.

Diş eti hastalığının başka nedenleri olabilir mi?

Bilindiği gibi en önemli etken mikrobiyal dental plaktır; ancak sistemik, çevresel ve kalıtsal bazı faktörler de hastalığın gelişimi için risk faktörüdür.

Diş eti hastalıkları ile sistemik hastalıklar arasında bir ilişki var mı?

Periodontal hastalıklar, kalp ve akciğer hastalıkları, diyabet ve erken doğum/düşük doğum ağırlığı gelişiminde önemli bir risk faktörüdür.

Kalp hastalıkları ve periodontal hastalıkların gelişim mekanizmaları benzer olup her iki hastalık da ileri yaşlarda, erkeklerde, sosyo-kültürel düzeyi düşük, sigara içen yüksek tansiyonu olan, stresli bireylerde daha sık ortaya çıkmaktadır. Yapılan çalışmalarda oral enfeksiyona sahip kişilerde, enfeksiyonun görülmediği bireylere kıyasla yüzde 25 daha fazla kalp krizine rastlandığı belirtilmiştir. Periodontal hastalığa neden olan mikroorganizmalar ve salgıladıkları zararlı maddeler diyabette önemli rol oynarlar. Kontrol altında olmayan diyabet hastalarında aynı ağız hijyen seviyesine sahip kontrollü diyabet hastalarına göre daha fazla periodontal hastalık geliştiği bilimsel çalışmalarla saptanmıştır. Periodontal tedaviyle kan şekerinin, yani diyabetin kontrolü de kolaylaşır.

Periodontal hastalıkta etkili olan mikroorganizmaların solunması veya bu mikroorganizmaların solunum yollarında toplanması, akciğer hastalıklarının gelişmesine yol açar. Periodontal hastalıkta etkili olan mikroorganizmalar ve salgıladıkları zararlı maddeler, fetüs-plasenta ünitesi için bir tehdit oluşturur. Annenin yaşının küçük olması (18 yaş altı), ilaç, alkol ve sigara kullanımı, stres, genetik, genitoüriner sistem enfeksiyonları ve periodontal hastalık, erken doğum/düşük doğum ağırlığı gelişimindeki risk faktörleridir.

İlaç kullanımı diş eti hastalığıyla sonuçlanır mı?

Çeşitli sistemik hastalıkların tedavisi amacıyla kullanılan ilaçlar, diş etlerinde büyümeyle sonuçlanabilir.

Bu ilaçlar epilepsi tedavisinde kullanılan antikolvulsan phenytoin, organ-doku nakli sonrasında kullanılan immunosupresif Cyclosporin A ve kalp hastalıkları ile hipertansiyon tedavisinde kullanılan kalsiyum kanal blokerlerinde Nifedipine, Diltizem ve Verapamildir ilaç kullanımına bağlı gelişen diş eti büyümeleri özellikle ön bölgelerde ve restorasyonların çevresinde daha sık görülür. Phenytoin ve kalsiyum kanal blokerleri sıkı kıvamlı, soluk pembe renkli ve kanamayan diş eti büyümelerine neden olur. Cyclosporin A’ya bağlı diş eti büyümelerinin yüzeyi pürtüklüdür ve kanamaya eğimlidir.

Sigara kullanımı diş eti hastalığı için risk faktörü sayılabilir mi?

Sigaranın periodontal hastalıklardaki kemik kaybının artışında bir risk faktörü olduğu ve periodontal tedavilere karşı doku cevabını azalttığı bilinmektedir. Günde 10 adetten fazla sigara içen hastalarda, diş eti hastalıkları tedavisinin başarı oranının düştüğü bildirilmiştir. Bu durum, sigaranın damarlanma üzerindeki etkisine, savunma hücrelerinin fonksiyonunu bozmasına, kollagen sentezini etkilemesine ve iltihabi cevabı değiştirmesine bağlanmaktadır.

Periodontal operasyonlar, sadece diş etlerini veya dişleri çevreleyen tüm dokuları ilgilendirebilir. Hastalık sadece diş etlerini ilgilendiriyorsa, büyümüş diş etleri kesilerek ağız ortamından uzaklaştırılır, derin dokulara ilerlediğinde ve kemik erimesi oluştuğunda ise farklı bir operasyon uygulanır. Diş eti kaldırılır, iltihaplı dokular temizlenir, kemik düzeltilir veya yeni kemik oluşturmak üzere çeşitli biyomateryaller uygulanır. Daha sonra diş eti kemiği örtecek şekilde yerleştirilip dikilir ve doku iyileşmeye bırakılır. Bir ya da iki haftadan sonra dikişler alınır. Operasyondan sonra üç-altı ay aralarla kontroller gereklidir. Yapılan tedaviyle iltihabın ortadan kalkması, hastalığın ilerlemesinin durması, hastanın kendi kendine etkin temizlik yapacağı bir ağız ortamının oluşması, biyomateryal kullanımında ise hastalık sonucu yıkıma uğrayan dokuların yeniden yapılanması sağlanır. Tüm bunların sonucunda kişiler doğal dişlerini ağızlarında uzun yıllar fonksiyon görecek şekilde tutarlar.

Tedavi sonucunda neler elde edilir?

Tedavi sonrasında dişler temiz, diş eti açık pembe renkli, sert kıvamlı ve kanamasızdır. Eğer hastalığa bağlı çok ileri kemik yıkımı oluşmuş ise operasyon sonrasında dişlerin boyları uzayabilir. Ancak dişleri destekleyen dokular sağlıklıdır. Bugün elimizdeki teknik imkanlar periodontal problemlerin hemen hepsini çözebilecek düzeydedir. Ancak diş çevresinde kalan kemik miktarı tedavi seviyesindeyse, diş çekimi de tedavi planına dahil edilir.

Periodontal cerrahinin başarısı pek çok faktöre bağlıdır. Periodontal cerrahinin başarısını azaltan, hastaya ait bazı sebepler vardır. Bunlara örnek olarak; diyabet, aşırı alkol tüketimi, sigara, bazı ruhsal bozukluklar, kan hastalıkları bağışıklık sistemi bozuklukları, kortizon kullanımı ve radyasyon tedavisi verilebilir. Her hastada diş etinin ve kemiğin iyileşme kapasitesi farklıdır. Ayrıca operasyon sonrası yara bölgesine uygulanacak özenli ve titiz bakım, diş fırçalama ve arayüz temizliği tedavinin başarısı için kritik öneme sahiptir.

Tedavi süresi nedir?

Hastalığın şiddet derecesine göre üç hasta ile altı ay arasında değişebilir. Tedaviden sonra düzenli olarak 3-6 ay arayla hekim tarafından kontrollerin yapılması gerekir.